-
Cilt: 15, Sayı: 2, Yıl: Aralık 2013
YETKİNLİKLERİN YAPISI VE İÇERİĞİ ÜZERİNE YENİDEN DÜŞÜNMEK
- Bilinçli veya bilinçsiz olarak insan belirli biçimlerde yaşama ve çevresine motifler veya özellikleri ile tepki verirler. Yaşam ve çevresi üzerine düşünmesi nedeniyle çevresinde oluşan bilgilere karşı duyarlıdır. Bireylerin eylemleri kapsamında sergilediği davranışlar bazı performans hedefleriyle ilişkili ve tutarlı olduğu ve bireylerin bir kabiliyet sergilediği ifade edilir. Bireylerce sergilenen davranış işin görüldüğü çevre ve görevinin gerektirdiği talepler veya uyarıcı kapsamda seçtiği sosyal roller, öz imajı ve mizacının bir fonksiyonudur. Bu çalışmada, yetkinlik ve işleyiş mekanizmalarının kapsamı ve aralarındaki ilişkiler ayrıntılı ve derinlemesine araştırılmıştır. Tanımlardan yola çıkarak içerik ve öz analizi gerçekleştirilerek yaşamdaki karşılıkları ortaya konmaya çalışılmıştır. Bu tip araştırmaların derinleştirilmesi ve yaygınlaştırılması yetkinliğin üzerine örten “gizi” aralamamıza olanak sağlayacaktır.
[ PDF DOSYASI ]
EFFECTS OF MAJOR MACROECONOMIC INDICATORS ON EMERGING MARKETS BOND INDEX
- This paper examines the effects of major macroeconomic fundamentals on emerging market bond index spreads by using a panel of 25 emerging market countries’ bond index spreads and a set of macroeconomic indicators between 2000 and 2009. The findings of the study suggest that there is a positive relationship between bond index spread and foreign direct investment, inflation and a negative relationship between bond index spread and GDP, reserve in total external debt. Major determinants of the emerging markets bond index are determined by using regression analysis based on ordinary least squares method has been applied consisting of fixed effect model, random effect model, but Hausman test showed that fixed effect model is more appropriate.
[ PDF DOSYASI ]
KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK UYGULAMALARI VE EŞBİÇİMLİLİK: ON BÜYÜK TÜRK HOLDİNGİ ÜZERİNE VAKA ÇALIŞMASI
- Kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) kavramı ve uygulamalarının sürdürülebilir gelişmeye olumlu yönde katkılarda bulunduğunun tartışılması örgütler nezdinde bu kavramı daha da merkezi bir konuma taşımıştır. Bu noktada örgütlerin toplum, çevre, eğitim ve sağlık gibi alanlardaki gönüllülüğe dayalı projelere daha çok yer verdiği de görülmektedir. Bu çalışmanın amacı, KSS uygulamalarının sahip oldukları sürdürülebilir gelişme bağlamı çerçevesinde örgüt toplulukları arasında hangi yönde eşbiçimleşmeye neden olacağına dair bir bakış açısı geliştirmektir. Bu araştırmada Türkiye’de faaliyet gösteren 10 holding vaka çalışması yöntemi kullanılarak incelenmiştir. Vaka çalışması kapsamında bu 10 holdingin KSS uygulamaları, KSS uygulamalarını anlattıkları web siteleri, varsa KİS (Küresel İlkeler Sözleşmesi) çerçevesinde yayınladıkları raporları ya da genel yıllık raporları nitel içerik analizi yöntemi ile analize tabi tutulmuştur. Nitel içerik analizi çerçevesinde elde edilen sonuçlar kurumsal kuram perspektifinden incelenerek vakalar arasında bir eşbiçimlilik olup olmadığı şayet varsa bu eşbiçimliliğin türünün ve yönünün ne olduğu belirlenmeye çalışılmıştır.
[ PDF DOSYASI ]
KÖYLERE HİZMET GÖTÜRME BİRLİKLERİNİN İŞLEVSELLİĞİ ÜZERİNE BİR ALAN ARAŞTIRMASI: BARTIN ÖRNEĞİ
- Çalışmanın amacı alan araştırması üzerinden Köylere Hizmet Götürme Birliklerinin işlevselliğini incelemektir. Ülkemizde Cumhuriyetten günümüze kadar köylerin kalkınmasına yönelik çeşitli politikalar uygulanmıştır. Kırsal kesimin ekonomik ve sosyal yönden gelişme beklentilerine merkezi yönetimler kayıtsız kalmamıştır. Köye yönelik politikalar ağırlıklı olarak merkezi yönetimler tarafından yürütülmüş, mahalli idare birlikleri konusunda yaşanan politika değişikliği sonrasında Köylere Hizmet Götürme Birlikleri ön plana çıkmıştır. Yerel dinamiklerin sürece dahil edilmesiyle bu birliklerden beklenen kırsal yerleşimlerin sorunlarına etkili ve kalıcı çözümler bularak köy kalkınmasını yerel öncelikler doğrultusunda gerçekleştirmesidir.
[ PDF DOSYASI ]
A CULTURAL UNITY FOR THE COMMON EUROPEAN PROJECT
- This article analyses the impact of the process of European integration has had on the cultural unity of the European Union (EU). The most powerful outcome underpinning the international significance of the EU has been the establishment of a remarkable set of institutions, together with political practices above and beyond the tradition framework of the nation-state. This has given an impression that the EU has developed into a fully functioning political system. Certainly, the shape and structure of the Union has been determined by a distinctively multicultural character, with still a strong continuity of traditions, whilst in reality it displayed highly homogenous countries. In piecemeal fashion, the road to a common European culture along which the Union seems to travelling has closely associated with the formal and less formal aspects of the system of its institutions. There is a sense of a commitment of the institutions of (national) governments of the member states to the EU system that is yet to be attended. In cultural terms, the upshot of such commitment necessitates to elaborate the process of European integration. This is a sophisticated way of looking at the evolution of the EU system in enlarged Europe brings with it a corresponding European political culture.
[ PDF DOSYASI ]
AKTARMA PROBLEMİNİN OYUN TEORİSİ İLE ÇÖZÜMÜNE YÖNELİK BİR YAKLAŞIM
- Aktarma problemi genellikle ulaştırma problemiyle karıştırılabilmektedir. Ulaştırma problemi ürünlerin, sadece tedarik noktalarından talep noktalarına doğrudan iletilmesine izin verirken, aktarma problemi ürünlerin gerek tedarik noktalarının gerekse talep noktalarının kendi içinde iletilmesini sağlar. Aktarma problemlerinin amacı, kapasiteli arz noktaları kullanılarak talep noktalarının isteklerini karşılamak için en iyi yolu bulmaya çalışmaktır. En iyi yolu bulmaya çalışırken, ürünleri taşımadan kaynaklanan değişken maliyetler de dikkate alınmaktadır. Çalışmanın amacı, işbirlikçi oyun teorisi yaklaşımıyla aktarma probleminin çözümüne yönelik bir yaklaşım sunmaktır. Problemin çözümünde Shapley değerinden yararlanılmıştır. Çalışmada gerçekleştirilen uygulamada iki tedarikçi, bir dağıtım merkezi ve iki müşterinin yer aldığı lojistik bir ağ yapısı ele alınmıştır. Uygulamada aynı zamanda işbirlikçi olmayan (non-cooperative), seçimli işbirlikçi (selected cooperative) ve tam işbirliği (cooperative) ortamda üç oyunculu bir yapı vardır. Çalışma, gerçek hayatta tedarik zinciri stratejisine göre karar vericinin nasıl doğru bir pozisyon alması gerektiği konusunda yol gösterici olabilecek niteliğe sahiptir. Ayrıca çalışmada, geleneksel ağ çözümü ile üç oyunculu ve tam işbirliği olan bir ortamda Shapley değerinin hassaslığı ve etkin bir çözüm önerdiği ortaya konulmuştur.
[ PDF DOSYASI ]
BÜYÜKBAŞ CANLI VARLIK İŞLETMELERİNDE TMS-41 TARIMSAL FAALİYETLER STANDARDININ UYGULANMASINA EĞİTSEL BAKIŞ
- Türkiye tarımının ülke ihtiyaçlarını karşılaması ve ihraç yapılabilmesi için küçük ölçekten büyük ölçeğe taşınması ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Verilen teşviklerle belirli bir büyüklüğün üstünde çiftliklerin kurulması ve sürdürebilir faaliyette bulunmaları hedeflenmektedir. Tarımsal faaliyetler ve çalışmada üzerinde durulan büyükbaş hayvancılık işletmelerinin büyümesi işletme paydaşlarının faydalı muhasebe bilgisine olan ihtiyacını artırmaktadır. Büyükbaş hayvanların bir gelişim sürecine ihtiyacının olması, etinden ve sütünden yararlanma durumları muhasebeleştirilmelerinde özellikli durumları ortaya çıkarmaktadır. Uluslararası Muhasebe Standartlarında da yer olan TMS-41 Tarımsal Faaliyetler Standardı bu ihtiyacı karşılayacak şekilde geliştirilmiş ve ülkemiz mevzuatına kazandırılmıştır. Ancak mevzuatta yapılan düzenlemelere göre bu standardın etkin kullanılmasının ne kadarlık bir süreçte gerçekleşeceği konusunda belirsizlik bulunmaktadır. Çalışmada bu belirsizliğin ortadan kaldırılması için nasıl bir yol izlenmesi gerektiği konusu tartışılmıştır. Öncelikle TMS-41’in canlı varlık muhasebesine etkisi açıklanmış, ulusal muhasebe sistemimizde (MSUGT, TDHP ve VUK toplamı) geçiş döneminde yapılması gerekli düzenlemeler konusunda öneriler geliştirilmiştir. TMS-41 ve önerilen düzenlemelerin gerek muhasebe meslek mensubu gerekse meslek mensubu adayların eğitim süreçlerine olan etkisi ve sağlayacağı faydalar açıklanmıştır.
[ PDF DOSYASI ]
AVRUPA’DA BORÇ KRİZİ VE ÇÖZÜM ARAYIŞLARI
- 2007-2009 yıllarında ABD’de konut piyasasındaki kriz, önce finans sektörüne daha sonra da reel sektöre hızla yayılmıştır. ABD’deki bu ekonomik kriz, özellikle güçlü finansal ilişkiler kanalıyla dünyanın diğer gelişmiş ekonomilerine (özellikle AB ülkelerine) de yayılmıştır. Artan belirsizlik ortamı ve güven kaybı kredi mekanizmasının çalışmasını engellemiş, bu durum reel kesimin borçlanma imkânlarını sınırlandırırken borçlanma maliyetlerinin de önemli ölçüde artmasına neden olmuştur. Avrupa Borç Krizi’nde ise başta Yunanistan, İrlanda, İspanya, İtalya ve Portekiz gibi AB ülkeleri olmak üzere Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler de krizden etkilenmiştir. Avrupa Borç Krizi’nde, AB üyesi ülkelere bakıldığında krizin her ülkede farklı nedenlerden kaynaklandığı görülmektedir.
Çalışmada, AB ülkelerinin yaşadığı borç krizinin temel nedenlerine inilerek ülkelerin yaşadıkları borç krizine yönelik çözüm arayışlarına çeşitli öneriler geliştirilecektir.
[ PDF DOSYASI ]
YETKİNLİĞE DAYALI İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ: ÇOK ULUSLU BİR FİRMA ÖRNEĞİ
- İnsan Kaynakları Yönetimi, günümüzde Yetkinliğe Dayalı İnsan Kaynakları Yönetimi şeklinde farklı bir bakış açısı ile karşımıza çıkmaktadır. Rekabet avantajı arayan işletmelerde “ne” yapıldığının yanı sıra “nasıl” yapıldığının önem kazanması, sözü edilen bakış açısına temel oluşturan yetkinlik olgusunun dikkat çekmesinde itici güç olmuştur. Yaklaşık otuz yıldır literatürde yer alan, ülkemizdeki yansımaları ise; oldukça yeni olan, “Yetkinliğe Dayalı İnsan Kaynakları Yönetimi” anlayışının günümüzde ülkemizde de bazı büyük işletmelerde uygulanmaya başladığı görülmektedir. Ülkemiz için yeni olan bu konuya ilişkin literatüre katkıda bulunabilmek ve konunun uygulamadaki durumuna ışık tutabilmek amacıyla, çalışmamızda öncelikle yetkinlik ve Yetkinliğe Dayalı İnsan Kaynakları Yönetimi açıklanmakta; ardından Türkiye’de ilaç sektöründe faaliyet gösteren çok uluslu bir işletmenin Yetkinliğe Dayalı İnsan Kaynakları Yönetimi uygulaması örnek olay çalışması kapsamında görüşme tekniği kullanılarak ele alınmaktadır.
[ PDF DOSYASI ]
KÜMELENME VE REKABETÇİLİK İLİŞKİSİ: KAVRAMSAL BİR İNCELEME
- Son yıllarda yapılan araştırmaların bir çoğunda küresel ekonominin büyümesinin daha çok yerel düzeydeki süreçlerin mekânsal yansımasının bir sonucu olarak ortaya çıktığı vurgulanmaktadır. Son on yılda bölgesel rekabet edebilirliği geliştirmede, kümelenme yaklaşımının bir araç olarak kullanılması konusuna verilen önem daha da artmış ve kümelenme bölgesel kalkınma ve rekabet stratejilerinin en önemli parçalarından biri haline gelmiştir. Güçlü ekonomilere sahip ülkelerin rekabetçi sektörlere sahip oldukları ve bunu kümelenme yaklaşımı ile gerçekleştirdikleri belirtilmektedir. Bu çalışmanın amacı söz konusu kümelenme ve rekabetçilik ilişkisini farklı boyutlarıyla incelemek ve rekabetçilikte kümelenmenin faydalarını vurgulamaktır.
[ PDF DOSYASI ]
OTEL İŞLETMELERİNDE İLİŞKİSEL PAZARLAMA UYGULAMALARI: ZONGULDAK, KARABÜK VE BARTIN İLLERİNDE BİR ARAŞTIRMA
- Otel işletmelerinin temel özellikleri kapsamında amaçlarını gerçekleştirebilmelerinde müşteri beklenti ve memnuniyetini sağlayabilmek ve devam ettirebilmek anahtar rol oynamaktadır. Müşteriyle uzun dönemli ilişkilerin oluşturulması da ilişkisel pazarlama yaklaşımlarıyla mümkündür. Bu araştırmada otel işletmeleri kapsamında ilişkisel pazarlama ele alınmış, otel işletmelerinin ilişkisel pazarlama faaliyetlerinin değerlendirilmesi amacıyla Zonguldak, Karabük ve Bartın illerinde faaliyet gösteren 83 otel işletmesinin yöneticilerine anket uygulanmıştır. Otel işletmelerinin tanımlayıcı bilgileri ile satış/pazarlama faaliyetlerine ilişkin bilgiler, çapraz tablolarda frekans ve yüzde dağılımlarıyla çözümlenmiştir. Araştırma sonucunda, Zonguldak, Karabük ve Bartın illerinde bulunan otel işletmelerinin tanımlayıcı özelliklerinin benzer nitelikte olduğu ve ilişkisel pazarlama faaliyetlerinin çoğunlukla yüz yüze iletişim, veri tabanı ve web adresi kullanımı ile sınırlı kaldığı sonucuna varılmıştır.
[ PDF DOSYASI ]
BIST’DE HALKA AÇILAN ŞİRKETLERDE DÜŞÜK FİYATLAMA ANOMALİSİNE ETKİ EDEBİLEN DEĞİŞKENLERİN ANALİZİ: 1995 – 2010 DÖNEMİ
- Bu çalışmada düşük fiyatlama anomalisine etki edebilen değişkenler analiz edilmektedir. Bu doğrultuda şirketlerin halka açılma yöntemleri, yabancı yatırımcılara açılıp açılmama durumu ve piyasa durumu değişkenlerinin düşük fiyatlamaya etkisi araştırılmaktadır. Çalışmada Borsa İstanbul’da 1995-2010 yılları arası halka açılan 227 şirket araştırma kapsamına alınmıştır. Analizler tüm şirketler, sektörler ve alt sektörler için ayrı ayrı yapılmıştır. Çalışmada ilk olarak düşük fiyatlama anomalisinin tüm şirketler açısından halka açılma yöntemlerinden fazla etkilenmediği, fakat sektör bazında halka açılma yöntemlerinden büyük oranda etkilendiği, ikinci olarak düşük fiyatlama anomalisinin tüm şirketler açısından yabancı yatırımcılara satış yapılıp yapılmamasından fazla etkilenmediği, ancak sektör bazında yabancı yatırımcılara satış yapılıp yapılmamasından büyük ölçüde etkilendiği ve son olarak düşük fiyatlama anomalisinin hem tüm şirketler açısından hem de sektör bazında piyasanın durumundan büyük oranda etkilendiği tespit edilmiştir.
[ PDF DOSYASI ]
PUBLIC-PRIVATE PARTNERSHIPS IN DEVELOPING AND DEVELOPED COUNTRIES: THE UK AND TURKISH CASES
- This study sets out to determine whether the process of adoption and implementation of PPP policy differs between developing and developed countries. Hence, by conducting an in-depth conceptual interrogation, first of all a template is formed to determine certain dissimilarities between developing and developed countries. Then using this template, Turkey, as a developing country, and the UK, as a developed country, is examined in order to set forth the relationship between the development level of a country and its PPP policy. The findings indicate that the PPP policy of developing and developed countries differs within five aspects: (i) how the policy penetrates into the political agenda, (ii) the government’s aim in adopting PPP policy, (iii) the sectoral distribution, (iv) the form of PPP’s and (v) the regulatory framework.
[ PDF DOSYASI ]
BELÇİKA, DANİMARKA, FİNLANDİYA VE HOLLANDA’NIN VERGİ HARCAMALARI GELİŞİMİ
- Bazı sosyo-ekonomik amaçlar doğrultusunda, devletin tahsilinden vazgeçtiği vergiler, vergi harcaması olarak bilinmektedir. Devlet, tahsilinden vazgeçtiği bu vergiler (harcamalar) yoluyla mali ve sosyal politikalar üretmektedir.
Vergi harcamaları, sosyal politikalar üretmek amacıyla kullanılan mali bir araçtır. Her ne kadar tanımı gereği vazgeçilen bir gelir olduğu ve dolayısıyla bir kayıp olarak görülse de, bu tür harcamalar kullanılabilir geliri etkilediğinden; dolaylı olarak ulusal gelirde bir artışa da sebebiyet verebilmektedir.
Bu çalışmada Belçika, Danimarka, Finlandiya ve Hollanda ülkelerinin vergi harcamaları gelişimi incelenmiştir. Söz konusu ülkelerin vergi harcama boyutları, vergi harcama kategorileri ve yayınlanan raporların değerlendirilmesi, bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Vergi harcaması kavramının ülkeden ülkeye değişkenlik göstermesi, uygulamada da farklılıklar yaratmaktadır. Bu durum ülkeler arasında mukayeseyi zorlaştırmaktadır.
[ PDF DOSYASI ]
YAPISAL ORGANİKLİK İLE ÖRGÜTSEL SİNDİRİCİ KAPASİTE ARASINDAKİ İLİŞKİ: KOBİLER ÜZERİNDE KEŞFEDİCİ BİR ÇALIŞMA
- Bu çalışmanın amacı örgütsel sindirici kapasite ile yapısal organiklik arasındaki ilişkiyi incelemektir. Sindirici kapasite; bir örgütün dış çevrede üretilen değerli bilgiyi fark etme, tanımlama, elde etme, örgüt içinde dağıtma, dönüştürme ve bu bilgiden yararlanma yeteneğini ifade eder. Örgüt yapısı ise genelde mekanikten organiğe uzanan bir yelpaze üzerinde değerlendirilmekte olup, yapısal organiklik organik yapıya uygunluk derecesini gösterir. Belirtilen kavramsallaştırmalara dayanarak Erzurum il merkezinde faaliyette bulunan 79 küçük ve orta büyüklükte işletmede (KOBİ’de) anket çalışması yürütülmüştür. Verilerin analizi sonucunda örneklemdeki KOBİ’lerin büyük ölçüde mekanik yapıya sahip olduğu bulunmuştur. Ayrıca potansiyel ve gerçekleşen sindirici kapasitenin birbirinden bağımsız olduğu gözlenmiştir. Organik yapı ile potansiyel sindirici kapasitenin ‘güven ve saygı’ boyutu arasında zayıf ve olumsuz bir ilişki bulunmuştur. Organik yapının gerçekleşen sindirici kapasite ile de olumsuz yönde ilişkili olduğu gözlenmiştir. Son olarak, 1 ila 10 çalışana sahip mikro firmaların gerçekleşen sindirici kapasitesinin diğer firmalardan daha düşük olduğu görülmüştür.
[ PDF DOSYASI ]
GÜÇ MESAFESİ ÖRGÜTSEL GÜVENİ ETKİLER Mİ?
- Sayısız pozitif çıktıya sahip olan örgütsel güvenin sürekliliğinin sağlanması, bir kurum kültürü haline getirilmesi ve geliştirilmesi gerekmektedir. Yazında örgütsel güven düzeyini etkileyen ve etkileyebilecek her türlü faktörün incelenmesinin gerekliliği üzerine vurgular yapılmaktadır. Bu gerekçeyle, bu çalışmada güç mesafesinin örgütsel güveni ve örgütsel güven boyutlarını etkileyip etkilemediğini ortaya koymak amaçlanmıştır. Örgütsel güven kapsam bakımından yöneticiye güven, çalışma arkadaşlarına güven ve örgüte güven olmak üzere üç alt boyutta incelenmiştir. Çalışmanın örneklemini bir devlet üniversitesinde çalışan 329 akademik ve idari personel oluşturmaktadır. Anket vasıtasıyla elde edilen veriler; tanımlayıcı istatistikler, korelasyon ve regresyon analizleri kullanılarak değerlendirilmiştir. Bulgulara göre güç mesafesi örgütsel güveni pozitif yönlü ve zayıf bir şekilde etkilemektedir. Benzer şekilde güç mesafesi örgütsel güvenin yöneticiye güven ve çalışma arkadaşlarına güven alt boyutlarını da pozitif ve zayıf bir şekilde etkilemektedir. Buna karşın örgüte güvenin güç mesafesinden herhangi bir şekilde etkilenmediği görülmüştür.
[ PDF DOSYASI ]
TEDARİKÇİ SEÇİM KARARINDA ANALİTİK AĞ SÜRECİ (ANP) VE ELECTRE YÖNTEMLERİNİN KULLANILMASI VE BİR UYGULAMA
- İşletmeler yaptıkları tüm faaliyetlerde belirli kararlar vermek durumundadırlar ve kararların çoğu, işletmenin rekabetçi konumunu etkileyebilecek stratejik kararlardır. Bu kararların en önemlilerinden biri de, işletmelerin birlikte çalışacakları tedarikçileri belirlemektir. Çünkü tedarikçi seçimi kalite, maliyet, müşteri memnuniyeti gibi faktörleri etkileyerek işletmenin uzun vadedeki başarısında rol oynayan önemli bir karardır. Bu nedenle, tedarikçi seçim kararının objektif bir yaklaşımla verilmesi büyük önem arz etmektedir. Bu çalışmada, makine sektöründe faaliyet gösteren bir işletme için tedarikçi seçim problemi ele alınmıştır. Doğru tedarikçi seçimi için birçok nitel ve nicel kriterin birlikte dikkate alınması gerektiğinden, tedarikçi seçimi için çok kriterli karar verme tekniklerinden Analitik Ağ Süreci (ANP) ve ELECTRE yöntemleri bütünleşik bir şekilde uygulanmıştır. ANP yöntemi ile probleme ilişkin tüm kriterler ağırlıklandırılmış ve ELECTRE yöntemi ile de 12 tane tedarikçi değerlendirilmiştir.
[ PDF DOSYASI ]
FİNANSAL RASYOLARIN FİRMA DEĞERİNE ETKİSİ: BORSA İSTANBUL (BİST)’DA BİR UYGULAMA
- Finansal rasyolar, uzun yıllardan beri firmaların gerek performans gerekse faaliyet bilgisi olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmanın amacı mali tablolar analizinde kullanılan finansal rasyolar ile firma değeri arasında ilişki olup olmadığını belirlemektir. Bu amaçla Borsa İstanbul’da (BİST) işlem gören 56 üretim işletmesinin 2004-2010 yılları arasını içeren finansal verilerinden hareketle analizler yapılmıştır. Çalışmada analizler iki farklı model kurularak yapılmıştır. Değişkenler arasındaki ilişki panel veri analizi kullanılarak araştırılmıştır. Analiz sonucunda likidite oranlarından cari oran ve nakit oranının bağımlı değişken firma değeri üzerinde anlamlı olarak etkin oldukları belirlenmiş; diğer bağımsız değişkenler olan stok devir hızı, öz sermaye oranı, net kâr marjı oranı ve hisse başına kâr oranları ile firma değeri arasında anlamlı bir ilişki tespit edilememiştir.
[ PDF DOSYASI ]
KIDEM SEVİYELERİNE GÖRE İŞGÜCÜ ÇİZELGELEME PROBLEMİ: HİZMET SEKTÖRÜNDE BİR UYGULAMA
- Servis sistemlerinin ekonomide artan önemiyle işgücü, işletmelerin en önemli kaynaklarından biri haline gelmiştir. İşgücünün etkin kullanımıyla hizmet kalitesi artmakta ve rekabet avantajı sağlanmaktadır. Çizelgeleme faaliyetleri işgücünün etkin kullanımında önemli bir paya sahiptir. İşletme ve çalışan memnuniyeti için çizelge oluşturulurken birçok faktör göz önüne alınmalıdır. Bu çalışmada çalışanların becerileri, kıdem seviyeleri, tercihleri ve sistemin talepleri dikkate alınarak işgücünün görevlere, vardiyalara ve izin günlerine hedef programlama modeli ile atanması amaçlanmıştır. Modelin amaç fonksiyonu kıdem seviyelerine göre gevşek kısıtlardan sapmanın en küçüklenmesidir. Önerilen model bir servis sisteminde uygulanmıştır. Sonuçta manuel hazırlanan çizelgeye göre çözüm kalitesi açısından daha iyi çizelgeler çok kısa sürelerde elde edilmiştir.
[ PDF DOSYASI ]
İŞLETMELERDE KURUMSAL YÖNETİM KAPSAMINDA İÇ DENETİMİN YERİ VE ÖNEMİ: BORSA İSTANBUL’DA BİR ARAŞTIRMA
- Son yıllarda yaşanan işletme skandallarından sonra, kurumsal yönetim ve buna benzer bazı kavramların önemi gitgide artmaktadır. Bu yeni anlayışlardan en çok etkilenenlerden birisi hiç şüphesiz iç denetimdir. Bu kapsamda çalışmanın amacı, işletmelerin kurumsal yönetim kapsamında iç denetimin yerini ve önemini belirlemektir. Bu amaç kapsamında kurumsal yönetim ve iç denetim arasında nasıl bir ilişki olduğu da belirlenmeye çalışılacaktır. Çalışmada ilk olarak kurumsal yönetim ve iç denetim kavramları geniş bir yerli ve yabancı literatür yardımıyla açıklanmıştır. Uygulamada bölümünde ise örneklem gurubu olarak BİST–100 endeksinde yer alan işletmeler seçilmiştir. Uygulama kapsamındaki işletmelere anket uygulanmıştır. Sonuçlar spss programı yardımıyla yorumlanmıştır. Sonuç olarak ise, kurumsal yönetim ve iç denetim birbirinden ayrılamayacak kadar yakın ilişkide oldukları belirlenmiştir.
[ PDF DOSYASI ]
YARGI KARARLARI ÖRNEKLERİ İLE TÜRKİYE’DE KENTSEL DÖNÜŞÜM UYGULAMALARININ SORUN ALANLARI
- Ülkemizde 1950’lerden sonra sanayileşmenin artmasının etkisiyle yaşanan ekonomik gelişme ile beraber köyden kente göç eden nüfus oranı artmıştır. Bu gelişmeler neticesinde bu yılarda yaşanan hızlı kentleşme ile birlikte kentler düzensiz bir yapılaşma sürecine girmiştir. Bu süreçte kırdan kente doğru gerçekleşen yoğun göçün de etkisiyle kent çevrelerinde ortaya çıkan gecekonduların dönüşümünün gerekliliği karşısında Türkiye’de kentsel dönüşüm kavramı konuşulmaya başlanmıştır. Dolayısıyla 1980’li yıllardan günümüze kadar kentlerde konut ihtiyacı karşılanamadığından, kaçak yapılaşma önemli derece de artmıştır. Bu alanlardaki çarpık yapılaşma ve görüntü kirliliğinin önlenmesi ve bu alanların kentlere tekrardan kazandırılması için kentsel dönüşüm zorunlu hale gelmiştir. Bu zorunluluk doğal olarak yasal düzenlemeleri gerekli kılmıştır. Kentsel dönüşüm projeleri pek çok uygulamada da olduğu gibi bir takım sorunlarla karşılaşmaktadır. Bu sorunların bir tanesi de yargı kararlarından kaynaklanmaktadır.
[ PDF DOSYASI ]
ÜRETİM İŞLETMELERİNDE MALİYET MUHASEBESİ UYGULAMA DÜZEYİ: BURDUR’DA BİR ARAŞTIRMA
- Bilginin stratejik bir rekabet aracı olduğu günümüzde stratejik kararların çeşitli kaynaklardan sağlanan doğru, geçerli ve güvenilir bilgilerle desteklenmesi gerekmektedir. Çünkü işletmelerin gelişmesi ve hatta varlıklarını devam ettirebilmesi, bilginin yönetimi ve kullanılmasına yönelik uygun stratejilerin geliştirilmesine bağlıdır. Bu çerçevede işletme yönetiminin doğru kararlar alabilmesi; etkin bir muhasebe sisteminin varlığına ve bu sistem tarafından üretilen doğru, zamanlı ve tam bilgilerin yönetim kararlarında kullanılmasına bağlı hale gelmiştir. Muhasebe bilgi sisteminin ürettiği bilgileri etkin ve verimli bir biçimde kullanan işletmelerin rekabet üstünlüklerini koruyarak başarılarını devam ettirme şansları daha yüksek olacaktır.
[ PDF DOSYASI ]
VESAYET DEMOKRASİSİ VE TÜRKİYE ÖRNEĞİ
- Osmanlının son döneminde, İttihat ve Terakki ile başlayan vesayet, Cumhuriyet döneminde, 1946’ya kadar tek parti vesayeti biçiminde, 1946’dan itibaren de çok partili siyasal hayat üzerinde varlığını sürdürmeyi başarmıştır. Özellikle 27 Mayıs 1960 darbesi sürecinde hazırlanan 1961 Anayasası ile kurumsallaşan vesayet, 1982 Anayasasının getirdiği bir kısım Anayasal kurumların yardımıyla varlığını pekiştirerek devam ettirmiştir. Vesayeti tehlikeye girdiği durumlarda, askeri darbeyle varlığını güvence altına almış; askeri darbeler öncesi ortaya çıkan, terör, şiddet ve ekonomik bunalımlar aracılığıyla da gerçekleştirdiği darbeleri ve vesayet düzenini meşrulaştırma çabası içinde olmuştur.
[ PDF DOSYASI ]
TOPSIS VE PROMETHEE YÖNTEMLERİ İLE ELDE EDİLEN ÜSTÜNLÜK SIRALAMALARININ BİR UYGULAMA ÜZERİNDEN KARŞILAŞTIRILMASI
- TOPSIS (Technique for Order Preference by Similarity to Ideal Solution) ve PROMETHEE (The Preference Ranking Organization Method for Enrichment Evaluation) yöntemleri son yıllarda araştırmalarda sıklıkla kullanılan Çok Kriterli Karar Verme yöntemleri arasında yer almaktadır. Bu araştırmada söz konusu iki yönetem kullanılarak Avrupa Birliği üye ülkeleri ve Türkiye’nin bazı ekonomik kriterlere göre performans sıralamaları ayrı ayrı elde edilmiş ve sonuçlar karşılaştırılmıştır.
TOPSIS ve PROMETHEE yöntemleri ülkeleri ekonomik kriterlere göre sıralarken bazı ek bilgiler kullandığı için elde edilen sıralamalar arasında farklar oluşabilmektedir. Araştırmamızda, yöntemler hakkında ayrıntılı bilgiler verilmiş ve yöntemlerin bazı ekonomik verilere uygulanması sonucunda elde edilen sıralamaların birbirlerine ne kadar yakınsadığı istatistiki olarak test edilmiş, sonuçları ortaya konulmuştur. Sonuç olarak, PROMETHEE ve TOPSIS yöntemleri sonucunda elde edilen sıralama değerlerinin birbirlerine çok yüksek bir oranda benzediği görülmüştür.
[ PDF DOSYASI ]
TÜRKİYE’DE YENİ YAKLAŞIM ÇERÇEVESİNDE PARA POLİTİKALARININ FİNANSAL İSTİKRARI SAĞLAMA YÖNÜNDE UYGULANMASI
- Bu çalışmada para politikasının finansal istikrar üzerindeki etkisi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası örneği aracılığıyla incelenmiştir. Küresel kriz sonrasında para politikası uygulamalarında finansal istikrarın sağlanması amacı para politikası temel araçlarından biri haline gelmiştir. Para politikası uygulamaları finansal istikrar üzerinde likidite desteği, risk alma, banka sermayesi ve kredi kanalları vasıtasıyla etkide bulunmaktadır. Türkiye’de Merkez Bankası yeni politika yaklaşımı çerçevesinde geleneksel araçların yanı sıra çeşitli araçların bileşimini etkin biçimde kullanmaktadır. Bu araçlar zorunlu karşılık oranları, Rezerv Opsiyonu Mekanizması ve asimetrik faiz koridorundan oluşmaktadır. Ayrıca kaldıraca dayalı zorunlu karşılık oranı uygulaması da finansal istikrarı sağlamada kullanılan araçlar arasında yer almaktadır.
[ PDF DOSYASI ]