KAPAKDIŞ KAPAKİÇ KAPAKSUNUŞHAKEM LİSTESİİÇİNDEKİLERÖN BİLGİLER
TÜRKİYE’DE KAMUSAL AÇIKLARIN FİNANSMANINDA İÇ VE DIŞ BORÇ TERCİHİ:1990-2015 DÖNEMİ
Türkiye ekonomisi 1980’den sonra bir döneme girmiş, neo-liberal politikalar ekseninde dışa açık büyüme ve devlet borçlanmasına dayalı kamu finansman modeli benimsenmiştir. İzlenen ekonomi politikası kamu finansman dengelerini olumsuz etkilemiş, özellikle 1990’lı yıllarda kamu açıkları ve dolayısıyla iç ve dış borç yükü artmış, reel faizler ve enflasyon yükselmiş ve ekonomik büyüme olumsuz yönde etkilenmiştir. 2001 krizi sonrasında uygulanan “Güçlü Ekonomiye Geçiş” programı kamu finansmanında yeniden yapılanma ve mali disiplin sağlanarak kamu borç yükünün düşürülmesi hedeflenmiştir. 1990 yılından günümüze kamu finansmanında iç ve dış borçlanma tercihleri dönemsel farklılıklar göstermiştir. 1990’lı yıllarda borçlanma tercihi dış borçlanmadan iç borçlanmaya yönelmiştir. 2000’li yılların başından itibaren iç borçlanma içerisinde kamunun payı azalarak özel kesim payı artmış, özellikle 2002 sonrası dönemde ise özel kesim dış borçlanma ile borçlarını finanse etmeye başlamıştır. Bu dönüşüm kamu kesiminin borçlanma gereğini azaltmış, borçlanma kamudan özele kaymış, özel kesim dış borçlanma ile kamuyu finanse etmeye başlamıştır.
[ PDF DOSYASI ]
BİR DIŞ KAYNAK KULLANIM ARACI OLARAK TÜRKİYE’DE DOĞRUDAN BORÇLANDIRMA SİSTEMİ
-
- Günümüzde giderek daha çok sayıda örgüt; ana faaliyet konuları dışındaki aktiviteleri, bu faaliyetlerde uzman olan örgütlere devrederek dış kaynak kullanımı (DKK) yoluna gitmektedir. Tahsilat süreçleri de DKK’ya uygun alanlar arasındadır. Bu çalışmada, tahsilat yöntemleri içerisinde yer alan Doğrudan Borçlandırma Sistemi (DBS), DKK perspektifiyle değerlendirilmiştir. Çalışmanın amacı; bir DKK aracı olarak DBS’nin tanıtılması ve işletmelere sağlayacağı avantajlar ile içerdiği risklerin ortaya konulmasıdır. Çalışma çerçevesinde yazın taraması yapılmış, DBS hizmeti veren bankaların internet siteleri incelenmiş ve üç banka çalışanı ile kişisel görüşme yapılmıştır. Sonuç olarak, DBS’nin bir DKK aracı olarak ele alınabileceği ortaya konulmuştur. Çalışmada ayrıca sistemin kullanımına yönelik olumlu beklentiler ile birlikte önerilere yer verilmiştir.
[ PDF DOSYASI ]
MERSİN’DE YAŞAYAN TÜKETİCİLERİN BALIK TÜKETİM TERCİHLERİNİ DEMOGRAFİK FAKTÖRLER AÇISINDAN ELE ALAN BİR ARAŞTIRMA
-
- Ülkemizde en fazla tüketilen su ürünü balıktır. Ortalama kişi başı balık tüketimi 5-6 kg civarındadır. Ülkemizde tüketicilerin balık tüketim tercihlerine yönelik yapılan çalışmalarda tercihlerin coğrafi bölgelere ve demografik özelliklere göre farklılıklar gösterdiği görülmektedir. Tüketicilerin tercihlerini belirleyen yönelik çalışmaların, önemli bir besin kaynağı olan balığın tüketimini arttırmaya yönelik yapılacak faaliyetlerde ve üretim stratejisinin belirlenmesinde yol gösterici olabileceği düşünülmektedir. Bu çalışma, Mersin kent merkezinde yaşayan tüketicilerin balık eti tüketim tercihlerini belirlemeyi amaçlayan bir saha araştırmasıdır. Çalışma 410 katılımcı ile yürütülmüştür. Balık tüketim alışkanlığında yaş, cinsiyet, gelir ve eğitim düzeyine göre farklılıklar olduğu saptanmıştır. Yapılan çalışma görüldüğü üzere balık Mersin’de yaşayan tüketiciler tarafından beğenilmektedir ancak beğeni oranı tüketime yansımamaktadır.
[ PDF DOSYASI ]
RANT VERGİSİ: AVUSTURYA VE İSVİÇRE ÖRNEKLERİ VE TÜRKİYE’YE İLİŞKİN BİR DEĞERLENDİRME
-
- Bu çalışmanın amacı Türkiye’de 2015 yılında gündeme gelen ancak henüz yasalaşmamış olan Rant Vergisi’ni değerlendirmektir. Bu amaçla konunun teorik temelleri araştırılmış ve İsviçre ile Avusturya örnekleri incelenmiştir. Ülke örneklerinde gayrimenkul değer artışlarının vergilendirilmesi eğilimleri öne çıkmaktadır. Türkiye açısından yapılan değerlendirmede, yapılması gündemde olan düzenleme ile hedeflenen amacın gerçekleştirilmesinin zor olduğu görülmektedir. Bununla beraber gayrimenkul rantlarının vergilendirilmesinde dar kapsamlı bir Rant Vergisi uygulaması yetersiz gözükmektedir. Gayrimenkul değer artışlarının vergilendirilmesinde kapsamın genişletilmesi ve yerel bir vergi olarak şerefiye uygulamalarının yürürlüğe konulması gerekmektedir. Emsal artışlarında kayırmacılığın azaltılması amacıyla uygulanacak bir Rant Vergisi yeterli olmayabilecektir. Bu nedenle yapılacak düzenlemenin şerefiye olarak kapsamlı bir biçimde uygulanması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
[ PDF DOSYASI ]
TELAFİ EDİCİ ÇOK KRİTERLİ KARAR VERME YÖNTEMLERİ İLE TÜRKİYE VE AB ÜLKELERİNİN İNSANİ GELİŞMİŞLİK DÜZEYLERİNİN BELİRLENMESİ1
-
- Ülkelerin insani gelişmişlik düzeylerinin sıklıkla üç temel gösterge üzerinden değerlendirildiği görülür. Bunlar; eğitim, sağlık ve refah düzeyi göstergeleridir. Ülkelerin insani gelişmişlik düzeyleri ölçümünde bu üç göstergenin yeterli görülmediği ve başka göstergelerin kullanıldığı birçok çalışma yapılmıştır. Bu tartışmalar ışığında Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin insani gelişmişlik düzeylerinin belirlenmesinde “İnsani Gelişmişlik Endeksi”(İGE) ile birlikte Avrupa Yaşam Kalitesi Anketi’nden seçilen göstergeler kullanılmıştır. Ülkelerin insani gelişmişlik düzeylerinin belirlenmesinde, Gri İlişkisel Analiz (GİA) ve MOORA (Multi-Objective Optimization on the basis Ratio Analysis) yöntemlerinden yararlanılmış ve sonuçlar karşılaştırılmıştır. Göstergelerin etki düzeyi Entropi ve CRITIC (CRiteria Importance Through Intercriteria Correlation) ağırlıklandırma yöntemleri ile değerlendirilmiştir. İnsani gelişmişlik düzeyi en yüksek ilk üç ülke; GIA ve MOORA – Oran yöntemi’ ne (OY) göre; Lüksemburg, Finlandiya ve Avusturya iken MOORA – Referans nokta yaklaşımı yöntemine (RNYY) göre Birleşik Krallık, Hollanda ve Danimarka olarak bulunmuştur. Türkiye ise GIA Yöntemine göre 26, MOORA – OY ve RNYY’ ye göre 23. sırada bulunmuştur.
[ PDF DOSYASI ]
FAILED EFFORTS TO REFORM HUMANITARIAN INTERVENTION SYSTEM IN THE UNITED NATIONS1
-
- The doctrine of humanitarian intervention is one of the most controversial issues in international relations and law. The UN Security Council, acting under its Chapter VII powers, can authorize humanitarian interventions. However, a number of interventions after the Cold War have shown that the political considerations of the five permanent members reduce the effectiveness of humanitarian interventions undertaken by the international community. Scholars who wish to improve this effectiveness have had proposals ranging from trying to remove the veto power of the permanent members in humanitarian intervention discussions to those proposing another cosmopolitan organization that will have a permanent armed force ready to be used in humanitarian crises. This article examines whether or not those proposals are strong enough to give raise any amendment in the humanitarian intervention system. If not, it aims to extract the criteria for the appropriate authority in humanitarian interventions to help future proposals.
[ PDF DOSYASI ]
SANAT VE ZANAAT OLARAK KAMU POLİTİKASI ANALİZİ
-
- Kamu politikası analizi, kamu politikası çalışmalarının ilgilendiği temel konulardan biridir. Toplumun ve siyasetin giderek karmaşıklaşması, karşılaşılan sorunların daha karmaşık hale gelmesine neden olmaktadır. Bunun sonucunda, sorunların çözümüne yönelik karar verme süreçlerinin daha güçlü şekilde desteklenmesi gerekmektedir. Kamu politikası analizi, kamu politikalarına karar verme aşamasında başvurulan önemli bir yöntemdir. Anketler, istatistikler, veri setleri, diğer sayısal gereçler ve düzenleyici etki analizi gibi teknikler politika analizinin zanaat boyutunu meydana getirirken içe bakış, sezgisel unsurlar, öngörü ve çeşitli informal süreçler ise sanat boyutunu meydana getirir. Bu karmaşık olgu, hem üstlendiği işlevler, hem de karar vericilere sağladığı çok yönlü içebakışla daha sağlıklı karar vermeye yardımcı olmaktadır.
[ PDF DOSYASI ]
AVRUPA BİRLİĞİ’NDE EKONOMİK FONKSİYON BAKIMINDAN SERMAYE ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLER VE TÜRKİYE1
-
- Vergi yapısı benzemesine rağmen Avrupa Birliğinde vergi trendi Türkiye’den farklıdır. Zira Avrupa Birliğinde vergiler sadece türlerine göre değil, işletmeler ve ekonomi üzerindeki etkileri ve kamu maliyesi, kamu hizmetleri ve halkın geneli üzerindeki etkisi bakımından da tasnif edilmiştir. Ekonomilerin 1980’li yıllardan itibaren globalleşmesi ile birlikte sermaye hareketlerinin önündeki engeller bütün dünyada uyumlaştırılmıştır. Bu işbirliği hem doğrudan yatırımlar, hem de portföy yatırımları ile ilgilidir. Avrupa Birliği hem doğrudan hem de finansal yatırımlarla ilgili vergileri tespit ederek vergileri tarafsız hale getirme politikası izlemektedir. Bu vergilerin kurumlar vergisi ve menkul sermaye iradı gibi bir kısmı yatırımlarla doğrudan ilgili iken, servet vergileri ve muamele vergileri gibi diğer bir kısmı ise elde tutulan sermayeyi ile ilgilidir. Çalışmada bu konu Avrupa Birliği ve Türkiye bakımından analiz edilmiştir.
[ PDF DOSYASI ]
İŞ-YAŞAM DENGESİ: TÜRKİYE’DE YAPILAN ÇALIŞMALARA YÖNELİK TEORİK BİR İNCELEME
-
- Çalışan bireyin yaşamında iki temel alan olan iş ve iş dışı yaşam arasındaki etkileşim, çalışanlar için önem arz etmektedir. İş yaşam dengesi, son yıllarda hem akademisyenlerin hem de işletme yöneticilerinin dikkatini çekmeye başlayan bir konu olmuştur. İş yaşam dengesizliği, bireylerin tutum ve davranışlarında önemli değişikliklere ve olumsuzluklara neden olmaktadır. Bu nedenle çalışanın iş yaşamı ve ev yaşamı arasında bir denge kurma arzuları kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu araştırmanın temel amacı, yazında iş yaşam dengesi diye geçen bu olguyu temel alan 17 si tez, 19 u makale olmak üzere, ulusal yazın kapsamında toplam 36 çalışmanın içerik analizi ile incelenmesidir. Bu araştırma ile son 20 yılda olduğu gibi bugünde önemini kaybetmeyen iş yaşam dengesi kavramı ile ilgili yazındaki çalışmalar incelenecek ve literatürün eksik kalan ve tamamlanması gereken yönleri vurgulanacaktır.
[ PDF DOSYASI ]